Maysa Albert (Ludwig-Maximilians Universität München)
Kenardan Bakmak: Kentin Çevreleri Perspektifinden İstanbul’un Son 100 Yılı

3d-izometrik-istanbul-haritası. Fotoğrafçı: Maksim Grebeshkov.

Merkezlerle çevreler arasındaki karmaşık ilişkinin yeniden düşünülmesi ve teoriye dökülmesi gerekliliği, bu projenin temel hipotezi ve odak noktasıdır. Amaç, Alibeyköy, Beykoz ve Kara Surları olmak üzere üç farklı İstanbul kenar bölgesine odaklanarak kentsel örüntüleri ve unsurları bir tarih perspektifinden araştırmaktır. Bu unsurları inceleyerek bünyelerindeki değişen söylemleri analiz etmek, sosyal dinamikleri ve fiziksel yönleri ilişkilendirerek küresel bir şehir bağlamında toplumsal dinamiklerle fiziksel yönleri birleştirmeyi amaçlamaktadır. Sosyal dinamikleri ve fiziksel yönleri birlikte ele alarak bu proje İstanbul’un tarihinde dış kenarlarından uzanan mekânsal ve söylemsel dönüşümleri tanımlamayı hedefleler ve şehrin güç ilişkilerini açığa çıkarmayı amaçlar.

Bu amacı gerçekleştirmek için, araştırma, şehir kamusal alanlarında ortaya çıkan karmaşıklığı açıklamak için erişilebilirlik, ekonomik akışlar, altyapı ve nüfus yapısı dahil olmak üzere çeşitli kriterleri ayrıntılı bir şekilde inceleyecektir. Bu karmaşıklık, merkezler ile çevreler arasındaki geleneksel sınırları silikleştirir ve böylece konvansiyonel kentsel tasarım kavramlarının altında yatan esnek ve dinamik doğayı vurgular.

Bu projesinin sonuçları, kişiselleştirilmiş, web tabanlı haritalar şeklinde sunulacak ve temel istatistiksel analizlerin yapılabilmesine olanak sağlayacaktır. Ayrıca, proje tanımlanan çevrelerle ilgili olayları, sorunları, eğilimleri ve desenleri ayrıntılandırmak için her zaman erişilebilir geniş bir coğrafi veri koleksiyonundan faydalanacak olan story maps kullanacaktır.

İstanbul’un çevre bölgerinin karmaşıklıklarını ve son yüzyıldaki evrimlerini inceleyerek, bu araştırma kent çalışmaları alanındaki daha geniş akademik söyleme katkıda bulunmayı amaçlıyor. Projenin çevrelerin güç yapılarını şekillendirmekte önemini vurgulaması, İstanbul’un kent tarihine daha önce üzerinde pek fazla çalışılmamış yönleri aydınlatacak ve şehrin gelişiminin daha net bir kavramlaştırmayı mümkün kılacak.

Burcu Yaşin (Concordia University, Montreal)
Sesi Aç, Sesi Kıs: Sessel Soylulaştırma ve Türkiye’de Roman Müziği

Klarnet sanatçısı Eyüp ve oğlu Sarıgöl’deki evlerinin önünde. Foto: Paolo Buatti.

Bu çalışma, soylulaştırma projelerinin sessel etkilerine odaklanıyor. Günümüzde soylulaştırma projeleri, küresel bir sorun olmaya devam etmektedir. Bu projelerin, coğrafyalardan ve kültürlerden bağımsız olarak, çoğunlukla dezavantajlı toplulukları etkilediği görülür. Hali hazırda dezavantajlı olan toplulukların kent içindeki yerlerinden edilmesi geçim kaynaklarına, sosyal ağlarına ve ekonomilerine tesir altına alır, ayrıca günlük yaşamda daha da marjinalleşmelerine sebep olmaktadır.

Son yıllarda sosyal ve beşeri bilimler literatüründe, soylulaştırma projelerinin kültür ve sanat pratikleri üzerindeki etkilerini inceleyen çalışmalar artış göstermiştir. Bu bağlamda, literatürdeki mevcut çalışmaların genellikle kültürel pratiklerin kentsel müdahaleler sonucunda yok olma süreçlerine odaklanır. Fakat soylulaştırma, bazı durumlarda topyekûn bir yok etmeden ziyade, tıpkı mekânları homojenleştirdiği gibi kültürel pratikleri de değiştirip dönüştürebilme kapasitesine sahiptir. Mekân, kurumsallaşmamış eğitim, cemaata yönelik icra pratikleri, yazılı olmayan aktarım ve doğaçlamaya dayanan müzik kültürleri için çok önemlidir.

Dolayısıyla soylulaştırma nedeniyle gerçekleşen kentteki mekânsal dönüşümler, bazı durumlarda müziğin yok oluşundan ziyade, müzik pratiklerinde ve aktarımında köklü değişimlere sebep olur.

Bu doğrultuda proje, kent politikalarının müzik icra pratiklerini etkileme biçimlerine odağına alarak, İstanbul’da kent politikaları dolayısıyla mülkiyet güvencelerini kaybeden Roman topluluklarına odaklanarak müzik pratiklerinin radikal dönüşüm sürecini inceler.

Çalışma, mevcut literatürde gözden kaçırılan üç ana noktayı merkezinde konumlandırır: (a) kentsel politikalar ile müzik kültürleri arasındaki ilişki, (b) soylulaştırmanın müzik performansı ve müzikal bilgi aktarımı üzerindeki etkisi ve (c) mekânsal dönüşüm nedeniyle müzik türlerinin ve pratiklerinin dönüşümü. Çalışmada, kent ve müzik arasındaki ilişkiyi derinlemesine analiz edebilmek için akustemoloji (ses üzerinden gelen bilgi), atmosferler ve sessel soylulaştırma gibi kavramlardan yararlanılırken, arşiv araştırması, sözlü tarih ve duyusal etnografi gibi araştırma yöntemleri veri toplama sürecinde başvurulacak yöntemler arasındadır.

Berkay Uluç (University of Michigan, Comparative Literature)
Dilaşırı Osmanlı Modernliği: Metinler, Kavramlar ve Mecralar

Figure: Hikâye-i Robenson, Milli Kütüphane, 06 Mil EHT A 35981

Odak noktası çeviri olan projem, Osmanlı modernliğini anlamanın Türkçe-Arapça kültürel temasına özellikle dikkat etmeyi ama aynı zamanda mutlaka bunun ötesine geçmeyi gerektirdiğini savunuyor. Bunu yaparken, Türkçe ve Arapça arasında 19. yüzyılın sonlarından 20. yüzyılın başlarına kadar gerçekleşen bağlantı ve çekişmeleri Osmanlı İmparatorluğunun içindeki ve imparatorluk ile Avrupa arasındaki çok dilli, çok alfabeli ve çok mecralı etkileşimlerin daha geniş bağlamına yerleştiriyor. “Tarih”, “dil”, “edebiyat” ve “estetik” olmak üzere dört tema etrafında şekillenen projem, arşiv kaynaklarıyla yasal beyannamelerden felsefi incelemelere, çeviri edebiyattan resimli dergilere kadar bir dizi metinden yararlanıyor. Osmanlı modernliğini Türkçe-Arapça teması yoluyla ve onun ötesine geçerek belgeleyen bu arşiv kayıtları, maddi yapılarında “yerli” ve “yabancı” diller, alfabeler ve mecralar arasında, kavramsal düzlemlerindeyse “klasik” ve “modern” epistemolojiler, türler ve kelime hazineleri arasında çok çeşitli çeviri uygulamalarını bünyelerinde barındırıyor. Üzerinde çalıştığım vakalardan biri 1864 tarihli Hikâye-i Robenson – edebi kanonda genellikle ilk İngilizce roman kabul edilen Robinson Crusoe’nun Ahmed Lutfi tarafından Arapçadan Türkçeye yapılan çevirisi. Hikâye-i Robenson’un 1869 baskısında Osmanlı Türkçesinin Fars-Arap alfabesine romanın Yunanca bir çevirisinden kopyalanmış bir dizi görsel ve metinsel unsur eşlik ediyor – bu unsurların arasında başkahraman ile “hizmetkâr”ı Cuma arasındaki iktidar ilişkilerini açığa çıkaranlar da var. Türkçe-Arapça temasına ait metinlerin hem kağıt üzerinde maddeten hem de içerikte kavramsal olarak taşıdıkları bu tür “dilaşırı” işaretleri çözümlemek için karşılaştırmalı edebiyat, çeviri çalışmaları ve kitap tarihinin yöntemlerini kullanarak Osmanlı modernliğinin hegemonik ve heterojen yönlerinin bir arada keşfini öneriyorum. Eleştirel Osmanlı çalışmaları ile eleştirel çeviri çalışmalarının kesişim noktasında yer alan projem dünya edebiyatı, sömürgecilik sonrası çalışmalar, kuir çalışmalar, estetik ve siyaset gibi kuramsal çerçevelerden yararlanıp onlara katkıda bulunmayı amaçlıyor.